Ağzına kadar dolan kül tablası etrafına dayanılmaz kokular yayarak içindeki izmaritlere bir yenisinin katılmasını bekliyordu. Sigara dumanından sararmış perde bir bölümünü örttüğü pencerenin açık kalan kısmından esen nemli rüzgarın etkisiyle savruluyordu.
Saatlerdir oturduğu kanepeden aniden kalkarak savrulan perdeyi iyice açtı. Kafasını pencereden çıkarıp gökyüzüne baktı: "Bir tane bile yıldız yok!"
Kaç gecedir bir tane bile yıldız yoktu gökyüzünde, oysa günler boğulacak kadar sıcak geçiyordu. Elinde kalan izmariti pencereden atıp son bir kez daha gökyüzüne baktı ve perdeyi kapattı.
Odanın bir duvarını tamamen kaplayan büyük kitaplığa doğru yürüyüp ellerini tozlu raflarda gezdirdi. Bir kitabın üzerinde durdu, kitabı eline alıp üzerine sinen tozu gömleğiyle temizledi. Özenle kapağını açtığı kitabın ilk sayfasındaki yazıya baktı:
"Hayat bazen tesadüflerle doludur, biz birbirimizi tesadüfen bulduk ve bu tesadüften yeni hayatlar yarattık. Bu yeni hayatlar yaratıcılarından bütün kahramanlarına ve Asya'ya armağandır."
Yazıyı okurken dolan gözlerini yazının hemen altına çevirdi:
Creators: Mikushi, Churchillll, Scarecrow
Yüzüne yayılan gözyaşlarını gömleğinin koluyla silmeye çalışırken gülümseyerek kafasını salladı. Kitabı aldığı yere bırakmadan bir süre kapağındaki büyük yazıya baktı:
Door of Love
Kitabı yerine bırakıp yatak odasına yöneldi, okyanusa bakan pencereden süzülen ay ışığı odayı masmavi aydınlatıyordu, Şehrin en güzel mevsimiydi, etraf kiraz ağacının beyaz, pembe renklerine bürünmüştü.
İki yıl önce bu şehre ilk ayak bastığında tamamen büyülenmiş ve bu evi o heyecanla almıştı. Ama artık anlamını kaybediyor, yabancılaşıyordu.
Yayın şirketi kitabın basılmasından iki ay kadar sonra yazarların kahramanlarıyla buluşmasını sağlamıştı. Bu buluşmanın Japonya ayağında onunla tanışmıştı. Kafasında ve kitabında varolan her şeyin aksine ilk gördüğü anda ona aşık olmuştu.
Japonya grubuyla yapılan üç günlük etkinlik süresince bir dakika olsun gözlerini ondan ayırmamıştı. Her fırsatta onu uyaran ve sert bakışlar atan arkadaşlarına bir şey olmadığını anlatıyor ama içinde olanlara o da anlam veremiyordu.
Üçüncü ve en yorucu günün ardından odalarına dönmüşlerdi.
"Scar, ne oluyor anlat!" diye kolundan tutan Miku endişeli bir yüz ifadesi ve meraklı gözlerle ona bakıyordu. Tam karşısında aceleyle bir sigara yakan Chill gözlerini ona dikmiş cevabını bekliyordu.
Kolunu çekerek gidip koltuğa oturdu, olabildiğince sakin bir tavırla "Bir şey olmuyor" dedi.
"Saçmalama Scar, adama aşık falan olmadın değil mi?" diye yanına yaklaşan Miku, hem sorusuna cevap alamamış hem de gayet net bir şekilde sorusu cevaplanmıştı.
Endişeyle birbirlerine bakan Miku ve Chill sabaha kadar çeşitli cümlelerle Scare'ı uyarmaya çalışmış ama bütün çabaları cevapsız kalmıştı. Paniklemişlerdi ve haklılardı. Yeni ünlü olmuşlardı, herkes onları konuşuyordu ve bu durum sandıklarından daha zordu. Hayran oldukları adamlara yaklaşmamaları önemle rica olunmuş, bir nevi tehdit edilmişlerdi. Kore ayağını atlattıklarında ne Hyun'a ne de JunKi'ye yaklaşmamaya özen göstermişlerdi. Japonya'da ise şartlar çok daha ağırdı, çünkü Matsu'nun Yamapi'nin bağlı olduğu ajans sponsorlarıydı. Aylarca sponsor aramışlar ve bir tek bu ajanstan süpriz bir şekilde destek görmüşlerdi. Önceden bildikleri ve sonradan öğrendikleri en açık şey ise ajansın ağır şartlarıydı; böyle bir durumda ajans bütün desteğini çekebilirdi. Ve bu başlamadan biten bir kariyer demekti.
Sabaha kadar Miku ve Chill'in bütün konuşmalarını tek kelime etmeden dinleyen Scare'ın gözlerindeki kararlılık bir an olsun değişmemişti. Miku ve Chill'in bu kadar paniklemesine sebep olan şeyin bu hislerin karşılıklı olması olduğunu biliyordu Scare, ama arkadaşlarının aksine bu onu endişelendirmiyor, daha da cesaretlendiriyor, heyecanlandırıyordu.
Sabahın erken saatlerinde çalan telefonun sesiyle irkilerek bir saat kadar önce kapattığı gözlerini zorlukla açan Miku, Scare'ın banyoda olduğunu farkedip telefona uzandı. Kısa bir konuşmanın ardından yüzü asılan Miku sinirle balkona çıktı. Merakla ona bakan Chill peşinden balkona çıkıp gözlerini Miku'ya dikti.
"Biliyordum böyle olacağını, şimdi ne yapacağız Chill?"
"Sakin ol, onun aradığını Scare'a söyleme.." derken balkon kapısında onlara bakan Scare'ı farkettiler. Scare hızla odaya dönüp üzerini giyinmeye başladı. Miku ve Chill'in bütün konuşmalarını hatta bağırmalarını duymazlıktan gelerek çantasını alıp odadan çıktı.
Bu çıkış bütün hayatlarını bambaşka bir noktaya sürükleyen her şeyin başlangıcıydı.
Scare ve Yamapi çok hızlı ve en tutkulu haliyle aşklarını yaşarken Miku ve Chill'e düşen bunu olabildiğince gizli tutmaya çalışmaktı, ama bu imkansızdı, çünkü ikisi de gittikleri her yerde tanınıyorlar ve dikkat çekiyorlardı.
Çok geçmeden ajansın durumu öğrenmesiyle aynı gün sponsorluk sözleşmesini feshetmesi ve ardından gazelerde, tv lerde boy boy resimlerinin, görüntülerinin yayınlanması, bütün sponsorlardan uyarı almaları, onlar için çöküş demekti.
İki gün sonra acilen Kore'ye dönmeleri ve işleriyle ilgilenmeleri, belki de son bir umut için savaşmaları gerekiyordu. Miku ve Chill geç saatlere kadar Scare'ın dönmesini beklemişlerdi. Scare geldiğinde onunla son bir konuşma yaptılar ve hemen gitmeleri gerektiğini anlattılar.
"Gelmiyorum!"
Bu kadar olaydan sonra bile bir kez olsun Scare'ı suçlamamış, onu anlamaya çalışmışlardı ama Scare'ın kesin ve net cevabıyla deliye dönmüşlerdi. Yine de onu ikna etmeye çalışmışlardı. Çabalarının boşuna olduğunu farkeden Chill, Miku'ya valizini hazırlamasını söylemişti. Kapıdan çıkmak üzerelerken Miku, dakikalardır kıpırdamadan olduğu yerden onları izleyen Scare'a döndü:
"Umarım değer, kaybettiğin her şeye!" demiş ve hızla kapıyı kapatıp uzaklaşmıştı.
Scare günlerdir kendiyle verdiği savaşın yorgunluğuyla kendini yatağına bırakmış ve sessizce gözlerinden akan yaşların ıslattığı yastığına sarılmıştı. Bu kısacık zaman içinde en az beş kere Yamapi'yle bir daha görüşmeme kararı almış ama her defasında onun sesini duyduğu ilk anda vazgeçmişti. İlk defa kendini bu kadar çaresiz hissediyordu. Hem kendinin hem arkadaşlarının hem de Yamapi'nin hayatını tehlikeye attığını biliyor ama kendine engel olamıyordu.
Tehlikeye attığı hayatlardan ilk çöküş kendininki olmuştu. Bütün sözleşmeleri feshedilmiş, kitabın basımı durmuştu. İkinci çöküş Miku ve Chill içindi, ne kadar uğraştılarsa da basımın durdurulmasını engelleyememişler ve geldikleri gibi bomboş ülkelerine dönmüşlerdi. Kısa sürede her yerde yankılanan isimleri yine kısa sürede güçsüzleşerek artık duyulmamaya başlamıştı. Ve son çöküşü yaşayan Yamapi ajanstan kovulmuş üstelik ağır bir tazminata mahkum edilmişti. Tazminatı ödeyebilmek için her şeyini satmış, içkiyle avunmaya başlamıştı.
Bütün bunlara sebep olan Scare ve Yamapi'nin aşkı ise hala bitmemişti. İlk zamanlardaki kadar olmasa da hala gazetelerde, dergilerde haberleri çıkıyor, hala izleniyorlardı. Scare ülkesine dönmek için aldığı sayısız uçak biletinin bir tanesini bile kullanmamış, Yamapi'nin "Sana ihtiyacım var..." isteğini bir kez olsun geri çevirememişti. Yamapi gün geçtikçe alkol sınırını artırıyor, evden hiç çıkmıyordu. Scare ise ona yardım etmek için hiçbir yol bulamıyordu, bütün olanlar için kendini suçlasa da ondan uzaklaşamıyordu.
Günler geçtikçe Scare bu yaşadıkları şeyin aşktan başka bir şey olduğunu daha iyi anlıyordu. Arkadaşlarının hala onu ikna etmeye çalışan, vazgeç artık diyen telefonlarına artık bakmıyordu. Gitmek istiyordu ama bir şey ona engel oluyor, gidemiyordu...
Gün ışığının rahatsız edici aydınlığının yüzüne vurmasıyla gözlerini açan Scare Yamapi'nin yanında olmadığını farkedip saate baktı; saat on bir olmuştu. Geceden kalma bir baş ağrısıyla sendeleyerek mutfağa doğru yürüdü, mutfak masasında bir not duruyordu: "Seni kimsenin üzemeyeceği, hiç ayrılmayacağımız bir yer biliyorum. Valizini topla..."
Gülümseyerek notu masanın üzerine bıraktı, dolaptan bir tane seltzer alıp elindeki suya attı, solana doğru yürüdü. Açık olan tv nin karşısına oturup boş gözlerle bakmaya başladı. Bir süre sonra ilacın etkisiyle kendine gelip giyinmek ve valizini toplamak için odasına yöneldiği sırada tv den yükselen son dakika haberiyle olduğu yerde kaldı...
"....Yamashita Tomohisa arabasıyla uçuruma yuvarlandığı sırada...."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder